Ana içeriğe atla

itt

TİP 2 DİYABETTE EN RASYONEL TEDAVİ METABOLİK CERRAHİ

11.04.2018 - 17:07

Türkiye Metabolik Cerrahi Vakfı Başkanı Prof. Dr. Alper Çelik, tip 2 diyabetin sebep olduğu organ hasarı, işgücü kaybı ve obeziteye karşı metabolik cerrahinin etkili ve rasyonel bir tedavi olduğunu söylüyor.

NECATİ KOLA

Kilo fazlalığı, diyabet, kolesterol ve tansiyon yüksekliğiyle seyreden tabloya ‘metabolik sendrom’ deniyor. Bu sendrom, ciddi organ hasarı ve iş kayıplarının yanı sıra kalp ve damar hastalıklarına da sebep olması nedeniyle üzerinde durulan bir ölüm sebebi. Tüm dünyada sıklığı artan bu sendrom, metabolik cerrahi yöntemiyle tedavi ediliyor. Bu konuda en yetkin isimlerin başında Metabolik Cerrahi Derneği, Türkiye Metabolik Cerrahi Vakfı ve Ulusal Obezite Veritabanı Kurucu Başkanı Prof. Dr. Alper Çelik geliyor. Çelik ile vakıf ve derneğin İstanbul Şişli’deki merkezinde metabolik cerrahi hakkında konuştuk. 

Halk arasında şeker hastalığı olarak nitelenen diyabet tüm dünyada artıyor. Diyabet hastalarına uyguladığınız tedavi yöntemi nedir?
Bizler tip 2 diyabet hastalarını ameliyat yöntemleri kullanarak tedavi etmekteyiz. Buna ‘metabolik cerrahi’ denilmekte. Tip 2 diyabetin klasik tedavi algoritması eğitim, diyet, egzersiz ve ilaç kullanımıdır. Ancak tüm bu tedavilere rağmen hastalık bazen ilerler. Hatta yoğun insülin kullanımına rağmen istenilen sonuçlar alınamaz. Bu durumda metabolik cerrahi etkili bir tedavi alternatifidir.

Bu tedavi yöntemleri tip 1 ve tip 2 diyabette farklılık gösteriyor mu?
Elbette. Tip 1 ve tip 2 diyabet tamamen ayrı hastalıklar. Tip 1’de insülin üretimi yoktur. Tip 2’de ise vücut insülin üretir ama bunu kullanamaz. Biz sadece tip 2 diyabet hastalarına yardımcı olabiliyoruz. Yani vücudun kullanamadığı insülini kullanmasını sağlıyoruz.

Tip 2 diyabette klasik tedavi yöntemleri yeterli olmadığı için mi ameliyat gibi bir yönteme ihtiyaç duyuluyor?
Tip 2 diyabet, sadece hormonal değil, nöral, psikojenik ve çevresel faktörlerin de etkili olduğu bir süreçtir. Klasik tedavinin temel taşları diyet ve egzersizdir. Ancak hiç kimse ömür boyu diyet ve egzersiz yapamaz. Hatta sadece 3 yıl boyunca istenilen düzeyde diyet ve egzersiz yapabilen hastaların oranı yüzde 5’in üzerinde değildir. İlaç tedavileri de hastalığın genel gidişatını değiştirmeye yönelik olmayıp ‘günü kurtarma’ tedavileridir. Uygun hastalarda tip 2 diyabet ve ona bağlı organ ve işgücü kaybıyla etkili bir mücadele etmek istiyorsak daha radikal ve rasyonel tedaviler uygulamamız lazım.

Bu bağlamda en radikal ve rasyonel tedavi metabolik cerrahi mi?
Aslında en radikal ve rasyonel tedavi, gıda endüstrisini, şehir planlamalarımızı ve otomotiv sanayiini manipüle edebilmektir. Sorun yiyeceklerde ve yaşam tarzındadır. Ancak şu aşamada hiçbir kişi, kurum ve hatta devletin böyle bir yaptırıma gidebileceğini sanmıyorum!

Peki, ameliyat bu duruma nasıl bir etki sağlıyor?
Modern çağ insanları olarak gıda sanayii ve endüstriyel metropol hayatına adapte olamadık. Son çeyrek asırda yediğimiz gıdaların içerikleri değişti. Hemen herkes rafine gıdalar tüketmekte. Bu gıdalar ince bağırsağın orta kısmına geldiklerinde biyokimyasal anlamda sindirilmiş olur. Geriye besin içeriği çok azalmış posa kalır. İnce bağırsağımızın başlangıç bölümünden insülin direnç hormonları, son bölümünden ise insülin duyarlılık hormonları salgılanır. Son kısma gelen besin içeriği fakirleştikçe duyarlılık hormonlarının da etkinliği azalır. Bizler ameliyatta ince bağırsağın başlangıç ve son kısımlarının yerini değiştirerek insülin duyarlılık hormonlarını aktif hale getiriyoruz.

 

‘FARKINDALIK OLUŞTURMAK İÇİN VAKIF KURDUK’


Metabolik Cerrahi Derneği ve Türkiye Metabolik Cerrahi Vakfı’nın kurucu başkanısınız. Vakıf ve derneğin  amaçları neler?
Vakıf olarak amacımız, metabolik cerrahi hakkında farkındalık yaratmak. Dernek olarak ise metabolik cerrahi  konusunda eğitimler vermek.

Metabolik cerrahi konusunda en iyi isimlerden Prof. Dr. Taner Yiğit ve Doç. Dr. Hüseyin Sinan ile birlikte çalışıyorsunuz. Ekip olarak sağlık turizmine ne tür katkı sağlıyorsunuz?
Özellikle Arap ülkeleri ve Avrupa’da sağlıksız beslenmeye bağlı olarak ciddi bir obezite sorunu bulunmakta. Biz de bu ülkeleri hedef alarak çalışmalarımıza yön veriyoruz. Birçok ülkeden hastalarımız var.  

 

2-3 AY SONRA HASTANIN ENERJİ SEVİYESİ ARTAR


Prof. Dr. Alper Çelik ile röportajımızda Prof. Dr. Taner Yiğit ve Doç. Dr. Hüseyin Sinan da yer aldı. Bazı sorularımıza onlar cevap verdi. 

Kan şekerinin sürekli yüksek değerlerde olması organları nasıl etkiliyor?
Taner Yiğit: Her iki diyabet tipi de organ hasarına sebebiyet verir. Kilo problemi ön planda olan hastalarda genellikle kalp krizi ve felç gibi sorunlara neden olurlar. Daha düşük kilolu hastalarda ise genellikle küçük ve orta ölçekli damarları etkileyerek göz, böbrek ve ayak problemleri gibi sorunlarla kendini belli ederler.

Siz hangi aşamada ameliyat öneriyorsunuz?
Hüseyin Sinan: Tip 2 diyabette komplikasyonların önemli bir kısmı yavaş yavaş kendini belli eder. Bu sebeple ‘sinsi’ hastalık olarak da tanımlanır. Hastanın genellikle 10-12 yılda kendi insülin rezervlerini tükettiği kabul edilir ve genellikle bu dönemden sonra organ hasarlarına ait emareler kendini belli etmeye başlar. Hastaların genelde bize tedavi için başvurduğu dönem budur. Çoğu hasta işler iyiymiş gibi görünürken ameliyat olmayı istemez. Bizim bir diyabet hastasını ameliyat edebilmemiz için ya standart tedavilerle şekerini kontrol altına alamaması ya da organ hasarı bulguları olması lazım. Tabii ki organ kaybı olmadan ve insülin rezervleri tükenmeden başvurmak çok önemli.

Hastalarınız günlük hayata ne zaman dönüyor?
Taner Yiğit: Nasıl ki şeker hastalığı bireysel bir seyir gösteriyorsa, ameliyattan sonraki iyileşme dönemi de bireyseldir. Erkek hastalar bayanlara, gençler de yaşlılara göre daha hızlı iyileşir. Hastalıklı olarak geçirilen süre, bu sürenin nasıl geçirildiği, organ hasarlarının varlığı ve şiddeti de iyileşme sürecinde etkilidir. Ancak genelde 3-4 haftada vücut yeni metabolizmaya alışır ve birey kendini daha iyi hissetmeye başlar. 2-3 ay sonra ise hasta artık yeni bir hayata başlamıştır.
Hüseyin Sinan: 2-3 ay sonra hastanın enerji seviyesi, günlük aktiviteleri tedricen artar ve gece uykuları düzene girer. Sabahları tazelenmiş olarak uyanır. Bu aşamadan sonraki hayat mucizevidir. Bu dönemde önerilerimiz aç ve susuz kalmamaları, takviye ilaç ve vitaminlerini almaları, günlük 15-20 dakika yürüyüş yapmalarıdır. 

a

Yukarı